We kindly inform you that, as long as the subject affiliation of our 300.000+ articles is in progress, you might get unsufficient or no results on your third level or second level search. In this case, please broaden your search criteria.

Download

Специфични случајеви утврђивања избегличког статуса

Author(s): Nebojša Raičević / Language(s): Serbian Publication Year: 0

Convention Relating to the Status of Refugees sets out in Art. 1A(2) a refugee definition and it applies to all persons wishing to obtain a refugee status. There are some situations in determining refugee status that are specific to other cases. One such situation is related to refugee sur place. Refugee sur place are persons who voluntarily left their own country, but which, because of some subsequent events, have a well-founded fear that in the case of their return to the homeland, they will be subjected to persecution there. The cause of this fear can be objective changes in the country of origin, such as the coming of the dictatorial regime to the power. Besides, the fear of persecution can also be caused by the actions of the individuals during their stay abroad. A second specific situation regards to persons fleeing from the country of origin due to international or non-international armed conflicts that are being conducted in that country. The Convention on the Status of Refugees does not contain special provisions for persons leaving the country of origin due to armed conflict, which means that they can only obtain refugee status if they prove well-founded fear of persecution for any of the five reasons mentioned in Art. 1A of this Convention. General danger of an armed conflict is not enough to qualify for refugee status because this danger is the same for the entire population in a given area. A person from a war-affected state may obtain refugee status only if the danger to which he or she is exposed is result of one of the grounds referred to in Art. 1A(2) of the Convention (race, religion, nationality, membership of a particular social group or political opinion). Finally, it is also specific to determine the refugee status of persons who fled the country of origin due to the evasion of military service. In principle, military service evasion per se is not enough to apply for refugee protection. A person who avoids military service can obtain refugee status only if he proves that he: a) refuse to participate in armed conflict condemned by the international community; b) was subject to discrimination in the performing military service; c) could not realize conscientious objection to military service; оr, d) avoided military service because of violation of fundamental human rights that can be treated as persecution.

More...

4.50 €

Selefîliğin Almanya'daki Gelişim Sürecinde Göç Olgusunun Yeri Ve Önemi

Author(s): Emre Şimşek / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Küreselleşmenin doğrudan ya da dolaylı etkileri, bölgesel çatışmalar, yoksulluk, teknoloji, ulaşım ve iletişim olanaklarının gelişmesi gibi sebeplerle dünya genelinde yoğun bir göç trafiği yaşanmaktadır. 1965’de 75 milyon, 2000 yılında 150 milyon, 2010 yılında 221 milyon olan uluslararası göçmen sayısı, günümüzde 272 milyona ulaşmış olup, II. Dünya Savaşı’nı takiben ortaya çıkan, çeşitli dalgalar halinde gerçekleşen ve etki alanı tüm dünyada hissedilen uluslararası göç hareketinin önemli bir ayağını da Batı Avrupa'ya işçi göçü oluşturmaktadır (International Organization for Migration, 2020: 2).

More...

4.50 €

Neo-Selefî Akımların Almanya’daki Müslüman Gençlere Yönelik Etkilerine Karşı Faaliyetler: Ditib Akademisi Örneği

Author(s): M. Akif Ceyhan / Language(s): Turkish Publication Year: 0

1950-1960’lı yıllardan itibaren, değişik sebeplerle başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine Türkiye’den yoğun bir göç faaliyeti gerçekleşmiştir. Almanya’nın başını çektiği, daha sonraki yıllarda ise Hollanda, Fransa, Avus-turya ve diğer Avrupa ülkeleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile misafir işçi anlaşmaları ve protokolleri yapmış, yerel ülkelerde bedenen çalışacak işçi sıkıntısını gidermek üzere Türkiye, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerden misafir işçi talep etmiştir.

More...

4.50 €

Almanya’da Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Erkan Perşembe / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Yurtdışına işçi göçü Türk toplumunun son 60 yılına damgasını vuran sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal boyutlarıyla çok sayıda araştırmacının ilgi odağı olan bir süreçtir. Almanya’da yoğunlaşan göç hareketliliğinde, Türk insanının yaşadığı deneyimler her iki toplum için de çok yönlü ve karmaşık sorunları bünyesinde barındırmaktadır.

More...

4.50 €

Fransa’da Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Fazlı Arabacı / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Bu yazıda ekonomik göç sebebiyle Fransa’da bulunan Türklerin geçici olarak gelmiş oldukları bu ülkede yerleşik bir hayata geçerken dinî yönden örgütlenmelerini, dinî örgütlenmelerinin yabancı bir ülkede varoluşlarına etki ve katkısını, bu varoluşun sosyolojik tezahürlerinin Fransız kamuoyunda oluşturduğu algı biçimleriyle şekillenen durumları ele almış olacağız.

More...

4.50 €

Belçika'da Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Müşerref Yardım / Language(s): Turkish Publication Year: 0

20.yüzyılın başlarında Türklerin Belçika'da varlıklarından bahsedilirken daha çok tüccar, diplomat, öğrenci veya mülteci statüsünde oldukları ifade edilmiştir. 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa'ya ve Belçika'ya Türk göçü ekonomik gerekçelerle gerçekleşmiştir. Bu göç dalgası Avrupalılarla hiç iletişime geçmemiş kırsal bölgelerden gelen çoğunun okuma-yazması olmayan Türk göçmenlerden oluşmaktadır. Tekstil, otomobil ve inşaat sektöründe çalışan göçmenler bulunsa da Faslılar olduğu gibi, Türkler de ağırlıklı olarak maden ocaklarında çalıştırılmak için gelmişlerdir. 1975'li yıllardan itibaren aile birleşimi çerçevesinde Türk göçmen işçiler ailelerini de Belçika'ya getirmişlerdir (Degryse, 2014: 2). 20.yüzyılın son çeyreğinden itibaren Türk göçmenler için eğitim, gettolaşma, örgütlenme faaliyetleri, uyum sorunları, sığınma başvuruları, vize zorunluluğu ve geri dönüşler tartışılmaya başlanmıştır (Abadan-Unat, 2006: 68-70). Türkiye'den Avrupa'ya göçlerin yavaşladığı 1990'lı yıllar başta kimlik, yabancı düşmanlığı ve hukuksal statü olmak üzere “mücadelelerin” verildiği dönem olma özelliğini taşımaktadır (Yavuz, 2013: 613-614). Öte yandan Türk göçmen nüfusu ikinci kuşaktan itibaren “ithal damat ve ithal gelin” uygulamalarıyla yeni bir sürece girmiştir (Elmas, 2013:536-539). Bu yöntem Türkiye'den diğer Avrupa ülkelerine olduğu gibi Belçika'ya da göçün kesintisiz devam ettiğini göstermektedir.

More...

4.50 €

İsveç’te Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Arif Korkmaz / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Göç ve daha da özelde dış göç olgusu, özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından günümüze uzanan tarihi süreç içerisinde Türkiye’nin sosyokültürel ve dinî hayatı açısından tahminlerin üzerinde hayati bir öneme kavuşmuştur. Gerçekten de ‘dış göç’ olgusu, özellikle 1960’lı yıllardan başlayarak Türkiye’den başta Almanya olmak üzere Batı Avrupa ülkelerine önemli bir nüfus kayması sürecini beraberinde getirmiş olup, bunun göçmen işçi toplulukları ve hatta genel olarak Türk toplumunda kültür, gelenek, din ve değişme ilişkileri ve etkileşimi bağlamındaki yansımalarının sosyolojik analizi oldukça tipik, ancak bir o kadar da karmaşık sorunları karşımıza çıkarmaktadır. Öyle ki, yarım yüzyıl önce pek az Müslüman Türk’e rastlanan Batı Avrupa’da bugün çeşitli ülke, bölge ve yerleşim birimlerine serpili yaklaşık 4 milyon dolayında bir Müslüman Türk göçmen kitlesinin varlığı söz konusu olup bu durum yepyeni çevre ve şartlarda çok önemli sosyal, ekonomik ve kültürel sorunları beraberinde getirmiş bulunmakta; bunun din alanındaki yansımaları da oldukça tipik ve ilgi çekici oluşum ve gelişmelerle sürüp gitmektedir (Günay, 2003: 35). Batı Avrupa’ya göç eden Türklerin büyük bölümü Almanya’da bulunmakta, onu Fransa, Hollanda ve Avusturya takip etmekte, yine İsviçre, İngiltere, Belçika, İsveç, Danimarka ve diğer bazı Batı Avrupa ülkelerinde sayıları az da olsa Türk göçmenler bulunmaktadır. Bu durumda, Avrupa Türkleriyle ilgilenen araştırmacıların daha çok Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Türklerin görece yoğun olduğu ülkelere yönelmeleri beklenen bir gelişmedir. Ne var ki bu yoğunlaşma Türk göç literatüründe İsveç, Norveç gibi bazı ülkeler aleyhine gedikler oluşmasına da yol açmaktadır. Bu çalışma da “İsveç’teki Türkler ve dinî yapılanmaları” hakkında bazı tanıtıcı bilgilere yer verilecektir.

More...

4.50 €

Norveç’te Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Recep Önal / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Küreselleşen dünyanın adeta küçük bir köy haline gelmesi çeşitli din, mezhep, inanç, kültür ve medeniyetlerin bir araya gelmesine, sosyal hayatta bir arada yaşamasına ve bu doğrultuda çeşitli boyutlarda birbirleriyle karşılıklı etkileşimine neden olmuştur. Diğer taraftan son yüzyıllarda iletişim ve ulaşım imkânlarının artması ile ülkeler arasındaki geçişler kolaylaşmış ve göçler çoğalmıştır. Tüm bu gelişmelere paralel olarak farklı din, inanç, ideoloji ve kültür mensupları, sınır ve bariyerleri aşarak bir arada yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle içinde yaşadığımız 21. yüzyıl, farklı din, inanç, ideoloji ve kültürlerin birlikte bir arada, iç içe yaşadığı, karşılıklı etkileşimlerin kaçınılmaz olduğu, bu anlamda insanlık tarihinin en renkli, en yoğun ve en karmaşık dönemlerinden birini oluşturmuştur. Aynı zamanda bu yüzyıl Doğu’dan Batı’ya bir diğer ifadeyle İslam dünyasından çeşitli Batı ülkelerine siyasî, sosyal, kültürel, eğitim, ekonomik ve dinî sebeplerle işçi, iltica ve mülteci statüsü altında yoğun dış göçlerin yaşandığı geçişken bir dönem olmuştur. Türkiye’den Batı’ya olan ilk göç hareketi ise 1950’lerin sonlarından itibaren işçi statüsüyle Almanya’ya gerçekleşmiştir (Pew Araştırma Merkezi, 2009).Daha sonra bunu Hollanda, Fransa, Avusturya, Belçika, İngiltere, İsviçre, Danimarka ve İsveç gibi diğer Avrupa ülkeleri takip etmiştir. Bu göçlerin son ayağını ise İskandinavya ülkesi olarak bilinen Norveç oluşturmuştur (Manco, 2007).

More...

4.50 €

İngiltere’de Türkler: Göçmenlik, Etnisite ve Din

Author(s): Yakup Çoştu / Language(s): Turkish Publication Year: 0

İngiltere, birçok dini, ırkı ve kültürü bir arada barındıran bir Avrupa ülkesidir. Dünyanın her yerinden insanlar, farklı itme-çekme faktörlerinin etkisiyle İngiltere’ye göç etmiş ve İngiliz sosyo-kültürel hayatında çok-etnikli ve çok-kültürlü bir yapının oluşmasını sağlamıştır.

More...

Download

Мерки на Европейския съюз по бежанската криза

Author(s): Atanas Pavlov / Language(s): Bulgarian Publication Year: 0

Over the past almost three years, the European Union and Europe as a whole have been faced with the challenge of reaching an agreement on a number of issues regarding the largest migration movement since the Second World War – the so-called "refugee crisis". The set of measures includes actions to address the root causes of the crisis and a significant increase in humanitarian aid both within and outside the Union. One of the key aspects of the EU migration policy management, which is included in the European Migration Program of May 2015, is the hotspot approach. The European Commission has introduced the "hotspot" approach in order to support Greece and Italy as first-line members in coping with the significant increase in the number of irregular migrants arriving at their external borders for the period from 2015 to 2016. The aim of this approach is to provide operational support to Member States to ensure arriving migrants are identified, registered and fingerprinted, and channelled into the relevant follow-up procedures. To a greater extent, the hotspot approach can be seen as positive for improving migration management in both Member States by increasing their migrants reception capacity, enhancing registration procedures and consolidating efforts to coordinate operational assistance. However, setting them up took longer than planned. In Greece, four of the five planned hotspots were operational in March 2016, with the last one coming into operation by June 2016. In Italy, four out of six planned hotspots were operational in March 2016, and two additional hotpots were still in the process of being set up but not yet operational at the end of February 2017. Despite the considerable support from the EU, at the end of 2016 the reception facilities in both countries were not yet adequate to properly receive (Italy) or accommodate (Greece) the number of migrants arriving. There is still a shortage of adequate facilities to accommodate and process unaccompanied minors in line with international standards, both in the hotspots and at the next level of reception.

More...

Download

Споделена социална отговорност между частния сектор и наддържавните институции в Европа – къде стои бизнеса в бежанската криза

Author(s): Stanislava Lalova / Language(s): Bulgarian Publication Year: 0

The last decade has made the whole world, in particular Europe and the EU, direct witnesses and participants in a number of processes and phenomena that have left a strong mark on the economic and social situation of the new globalized world. Undoubtedly one of the biggest events that still stays under the public eye and is continuously covered by the media is the refugee wave that swept the EU. European institutions and the UN tirelessly launch and build programs in order to address and tackle the pressing problems. It is of particular interest to follow the reaction and actions of the private sector in this situation. The object of this study are three of the major oil companies that have European origin and their headquarters are based in the EU – how and whether they introduce and update their programs for corporate social responsibility in connection with the current events? What other major European-based companies handle the situation? Can the private sector and the supranational institutions work together and find the right path to economic and social stabilization?

More...

4.50 €

Understanding Policy in Immigration

Author(s): Simeon S. Magliveras / Language(s): English Publication Year: 0

Policies have become a form of social institution and are tools which governments use to organize contemporary societies (Shore and Wright 1995) . The intensions and functions of organically formed institutions evolve as the social/biological environment changes through time but, policy in its genesis has specific intensions. Post-modernist thought avoid the nature of policy because it focuses of the individual and the individuals' ability to usurp power structures by avoiding categorization (Kirtsoglou 2004; Butler 2005). However, the nature and purpose of policy is to essentialize and categorize people and define subjects' access to power structures and determine individuals' roles and statuses in society (Shore and Wright 1995; Haines 2013). Thus, individuals are defined, enabled and limited by the categories policy imposes on them (as Citizen, refugee, legal/ illegal immigrant, etc). Thus, deeply embedded in policy are the cultural norms and ideologies, which help us understand power rhetorics and meanings of a society.

More...

0.00 €

WHAT IS THE GENDER OF SECURITY? 20 years of the Security Council Resolution 1325 “Women, Peace and Security” and its implementation in Bosnia and Herzegovina

Author(s): / Language(s): English

I have the honour to present this second volume of the “What is the Gender of Security?” series. The OSCE Mission to Bosnia and Herzegovina has partnered with the Sarajevo Open Centre in support of established and emerging practitioners and academics to provide important analysis on the engagement of women in the security sector and other relevant topics pertaining to gender and security. In so doing, we aim to foster synergies among academia, practitioners, and political and security decision-makers, and to highlight the importance of including gender perspectives in all aspects of security. We have partnered with the Sarajevo Open Centre to mark two important anniversaries: 2020 marks 25 years since the end of the conflict in Bosnia and Herzegovina and 20 years since the adoption of the landmark UNSC Resolution 1325 on Women, Peace and Security. The Resolution, unfortunately inspired by the conflicts in BiH and Rwanda in the 1990s, has helped place women’s war and post-war experiences at the forefront of international policy making, especially when it comes to peace negotiations and peace-building, peacekeeping, reconciliation, and reconstruction. Although much remains to be done in the fight to achieve equal rights and opportunities, it is worth recalling the progress achieved so far. To date 83 countries have adopted a National Action Plan for the Implementation of UNSCR 1325, with BiH being one of the first, having adopted its Plan in 2010. I am proud to represent an organization that puts promoting and achieving gender equality within and among participating States, our executive structures and field operations at the forefront of its work. The OSCE adopted its Action Plan for Promotion of Gender Equality in 2004, at a time when gender issues were rarely discussed in international fora. UNSCR 1325 is one of the pillars of our Action Plan and the OSCE Mission to BiH will continue to support BiH partner institutions in promoting its implementation. Since the 1975 Helsinki Final Act (the precursor to the OSCE as we know it today), participating States have recognized the value of a comprehensive approach to security. We remain committed to this approach. Human security cannot be ensured by depending exclusively on democratically-controlled defence and security forces. To achieve sustainable security, access to education and health, economic stability, rule of law, respect for human rights and a stable environment are all crucial. Gender equality and ensuring that youth perspectives play a central role in decision making remains at the heart of the OSCE’s approach. In 2019 the OSCE published research on “Implementing the Women, Peace and Security Agenda in the OSCE Region“ which provides an excellent overview of the implementation of UNSCR 1325. I recommend it to all interested researchers. The world is currently facing a security crisis on a scale more serious than most others in living memory. We are confronted with a pandemic that has forced us all to assume a key role in ensuring the safety and security of our loved ones and ourselves. The spread of the COVID-19 virus has brought into stark relief our global interdependence. It has highlighted the importance of looking out for each other, as well as supporting and protecting the democratic institutions that help our societies function and effectively address crises such as this one. Moreover, it has demonstrated the important role women can and must play as leaders, communicators, researchers and health providers in fighting the pandemic, to the benefit of all. These challenges require us all, whether in government or academia, to continue to collaborate, monitor, analyse, and learn from the experiences we are confronting. It is my sincere hope that, with this second volume, the Sarajevo Open Centre and the OSCE Mission to BiH will together make a valuable contribution to increased knowledge and awareness of many aspects of the UNSCR 1325 implementation.

More...

Download

Slovak Development Cooperation in 2019

Author(s): Daniel Kaba / Language(s): English Publication Year: 0

2019 brought with it a number of new strategies, instruments and policies. Nevertheless, the old demons returned and our foreign policy and values continued to be undermined. Two main topics dominated – migration and private sector involvement in development cooperation. While migration framed both the beginning and end of the year, caused heated debates, was the reason minister Miroslav Lajčák submitted his resignation to the president (he later withdrew it) and was a politicized in the parliamentary election campaigns at the end of the year, private sector involvement has attracted less public and social media attention and been less prone to open misuse by politicians. Nonetheless both are equally important for development cooperation.

More...

4.50 €

Demographic, Economic, Political and Legal Dimensions of Migration Policy in The Russian Federation

Author(s): Neziha Musaoğlu / Language(s): English Publication Year: 0

The phenomenon of migration has existed since ancient times, and briefly, it means the displacement of individuals or leaving their living spaces and settelments for other places. The oldest known migration in history is the “Migration of Tribes”, which started from Eurasian steppes and significantly affected the future of civilizations during the centuries. The main reason that pushed people to migrate in the past was the desire to access more fertile soils and more favorable climat. Great geographical discoveries have not only changed the perception of borders and the lands of the countries but also directed the attention of people to untouched lands all over the world. First these intact lands were approached for commercial purposes, then with the development of imperialism, these lands were wanted to be seized for colonialism. In time migration movements have diversified and gained more complex dimensions. Nowadays migration became one of the most important issues of globalized world.

More...

0.00 €

PROVOCĂRI ȘI STRATEGII ÎN ORDINEA ȘI SIGURANȚA PUBLICĂ

Author(s): / Language(s): English,Romanian,French

Conferința Științifică Internațională a Academiei de Poliție ,,Alexandru Ioan Cuza” București. International Scientific Conference - Police Academy ,,ALEXANDRU IOAN CUZA” Bucharest.

More...

Download

Geçici Koruma Altındaki Çocukların Okula Sosyal Uyum Sürecini Etkileyen Faktörler

Author(s): Mustafa Özdere / Language(s): Turkish Publication Year: 0

The war and internal unrest in the neighboring countries of Turkey lead to mass migration towards Turkey. Schools are important institutions in providing social harmony. These migrations require the restructuring in the education system and schools with a new understanding. In order to create equal education opportunities for students from different races, beliefs, ethnic structures and social groups, it is necessary to restructure the school environment. In this context, the inclusive education approach, which is accepted as an educational approach that aims to respect others, to be sensitive to different thoughts and lifestyles, should be adopted. In this way, a new structure should be initiated to respond to the different requirements of the learners, to increase their participation in education, culture and society and to decrease discrimination within the education system. In this respect, national and international collaborations are established, trainings are organized, various educational resources and guide books are produced (Öztürk, Cengiz, Köksal, İrez, 2017).

More...

Download

Teknolojik İlerlemenin Göçmen Güvenliğine Etkisi ve Sınır Güvenlik Önlemleri

Author(s): Nure SEYLAN / Language(s): Turkish Publication Year: 0

Teknoloji günümüz çağdaş toplumların bir özet gibidir, her alana nüfuz ettiği gibi uluslararası göç sürecinde de kendine önemli bir yer bulmaktadır. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan sınır ülkesi olduğundan dolayı yoğun göç akış rotasında bulunmakta ve bu durum göçmenler için güçlü cezbedici yönlerinden biridir. Ancak Türkiye göç serüveni üzerinde anlatılan göçü önlemeye dair güvenlik önlemlerinin dönüşümü ve teknolojik aygıtların devreye girmesiyle klasik engelleme metotlarının değişimi makale boyunca işlenecek konular arasındadır. Göç serüveni başlamadan önce teknoloji sayesinde araştırma yapan göçmenin online olarak attığı her adım dijital ayak izi bırakmasına sebep olmaktadır.

More...

Download

Стереотипи на културната интерпретация. Предизвикателства на културните различия в съвременното българско общество

Author(s): Diana Ivanova Petrova / Language(s): English,Bulgarian Publication Year: 0

This article proposes the perception of the „other“ as a response to cultural diversity related to the idea of multiculturalism. In historical perspective and the intensifying globalization processes creating the concept of cultural inequalities are the focus of this article. The geographical location of the Balkans and the instability of the international scene address „collective diversity“ and are a prerequisite for cultural, social and identity continuity. In support of the in-depth analysis on the topic, I conclude with data from a national survey, summarizing the reasons for social distance and discontinuity from of the Bulgarian population compared to the refugees.

More...

Download

Неефективността на френската национална политика като риск за сигурността

Author(s): Boris Vladimirov Zarkov / Language(s): English,Bulgarian Publication Year: 0

Ethno-religious risks pose a serious threat to national security and the stability of societies. They include conflicts and tensions arising from differences in ethnic and religious identities. These types of risks can lead to social strife, terrorism and even war. Understanding and managing these risks requires extensive research that analyses the factors that cause them, as well as developing strategies and policies to promote stability and security. This complex problem requires an integrated approach that brings together aspects of religion, ethnic identity and social factors in order to promote tolerance and peace in societies.

More...