
We kindly inform you that, as long as the subject affiliation of our 300.000+ articles is in progress, you might get unsufficient or no results on your third level or second level search. In this case, please broaden your search criteria.
In 1911 the Academy of Skills sent their expedition represented by Eugeniusz Barwiński,Ludwik Birkenmajer and Jan Łoś. They examined the collections in Skokloster with relatively little attention to detail. It has not been until recently that the polonica were thoroughly investigated and analyzed. The academic study of those literary texts was performed by a group of scholars under the supervision of professor Alina Nowicka-Jeżowa, forming a part of a Literary Studies Research Group of the Section of Old Polish Literature and Culture. They have published a catalogue of antique books and a few volumes of inedita (unpublished literary works).
More...
Book and press relationship is important element of cultural phenomenon. Its particular dynamism appeared in 19th and first half of 20th century. Book was promoted mainly in social-cultural periodicals which existed since thirtieth years of 20th century. The catholic papers between 1918 and 1939, 1945 and 1953 were the another group of them. Author wrote in the article about most popular of them like „Kultura” (1936-1939), „Tęcza”(1927-1939), „Verbum” (1927-1939), „Tygodnik Powszechny” (1945-1953), „Tygodnik Warszawski” (1945-1948), „Głos Katolicki” (1945-1948). Frequently form of encourage mentto read books were advertisements of publishing companies and book stores. After them were books reviews, information of the latest publications, notes of book events, articles about books and reading.
More...
The aim of this article is to present the process of organising the book system in Lodz in 1945-1950. In this period many different kinds of book institutions were created (libraries, publishing houses, printing-houses, professional organisations, didactic, scientific and research institutions connected with books), which was presented in context of,both local and outside, cultural, scientific, educational and social-political conditions. In this study the author also took into consideration the historical aspect of the analysed issue – the relations of the presented system (or their scarceness) to the world of books of the pre-war Lodz.
More...
Her toplumsal olay gibi yurtdışına işçi göçü ve devamında yaşananlar da yaşadığı dünyaya ve topluma tanıklık etmeyi yazarlık sorumluluğu içinde gören yazarlara anlatma görevi yüklemiş; onlar da romanlar, oyunlar, şiir ve öyküler yazarak bunu yerine getirmişlerdir. Almanya’nın en çok Türkiye’den göç alan ülke oluşu, edebiyat ürünlerinde de etkisini göstermiş; ekonomik-siyasal nedenlerle ya da gözlem amacıyla Almanya’ya giden ve Almanya gerçeğini Türkiye’den izleyen birçok yazar, bu konuya eğilen yapıtlar vermiştir. Aysel Özakın, bu olguyu yerinde, doğrudan gözleyerek, bir oranda yaşayarak yansıtan yazarlardan biridir.
More...
Cengiz Dağcı (1919-1998); Sovyet Ordusu’nda II. Dünya Savaşı’na asker olarak katılmış, Ukrayna’da Almanlara karşı savaşmış ve esir düşmüş bir Kırım Türkü’dür. Savaşın sonunda, bulunduğu esir kampından kaçarak müttefikler tarafına geçmiş, mülteci olarak Londra’ya yerleşmiş ve bir daha yurduna dönme imkânı bulamamıştır. 1956-2001 yılları arasında yazdığı toplam 25 eser bırakmıştır. Bunların 17’si roman, biri hikâye ve mektup, diğerleri ise hatıra ve günlük tarzındadır (Kocakaplan 2010, s.76-77).
More...
Mavi Sürgün, Halikarnas Balıkçısı adıyla anılan Cevat Şakir’in Bodrum’a sürülüş öyküsüdür. Bu öyküde yazar yalnız kendisiyle değil, her sınıftan, herkesle bütünleşerek, bireyselden toplumsala evrilen bir çizgide, bir kaleydoskopun prizmalarından yansıyan renkli fotoğraflarla okurun karşısına canlı ve hareketli olarak çıkıyor. Öyle olunca da göç olgusunun özellikle yazınsal ve estetik açıdan irdelenmesi ayrıcalıklı bir önem kazanıyor. O kadar ki, Mavi Sürgün bütünüyle durağanlıktan hareketliliğe, tutsaklıktan özgürlüğe, çirkinlikten güzelliğe, mutsuzluktan mutluluğa doğru radikal bir dönüşün epik bir öyküsü haline geliyor. Burada sürgün olgusu, teklikten çokluğa, olumsuzdan olumluya evriliş öyküsünün beli, omurgasıdır. Bu olgunun dört bir yanı hayal, sevinç, tasarım ve mutluluk düşünceleriyle çevrili. Yazar, göç olgusunu, sürgün öncesi, sürgün süreci ve sürgün sonrası olarak üç dengeli aşamada ve fantastik denilebilecek bir biçimde öykülüyor. Göçe ilişkin farklı alanlarda yapılan değerlendirmelerin uzağında ben, anlatıcıyı nasıl bir sürgün olarak gördüğümü ve onu değerli ve anlamlı kılan göç olgusunun nasıl bir anlam taşıdığı konusunda, şiirselliğin sınırlarında düşünmeye çalışacağım.
More...